- Adam, bu derde, bu mihnete sabret dedi, Allah, sabredenlere karşılık ihsanda bulunur.
- گفت صبری کن برین رنج و حرض ** صابران را فضل حق بخشد عوض
- Ondan sonra dedi ki: Ey hür kişi, elindeki şu dolu dağarcıkta ne var?
- بعد از آن گفتش کای سالار حر ** چیست اندر دستت این انبان پر
- Arap, dün akşamdan artan ekmeğim, azığım. Bedeni kuvvetlendirmek için taşımaktayım dedi.
- گفت نان و زاد و لوت دوش من ** میکشانم بهر تقویت بدن
- Adam dedi ki: Neden o köpeğe ekmek yemek vermedin? Arap o kadar merhametim yok. 485
- گفت چون ندهی بدان سگ نان و زاد ** گفت تا این حد ندارم مهر و داد
- Yolda parasız ekmek ele geçmez. Fakat gözyaşı bedava dedi.
- دست ناید بیدرم در راه نان ** لیک هست آب دو دیده رایگان
- Adam, a havayla dolu kırba, toprak başına! Demek ki sence ekmek, gözyaşından daha iyi ha?
- گفت خاکت بر سر ای پر باد مشک ** که لب نان پیش تو بهتر ز اشک
- Gözyaşı, kandır, dertle su haline gelir. Topraktan meydana gelen ekmek, beyhude kan dökmeye değmez dedi.
- اشک خونست و به غم آبی شده ** مینیرزد خاک خون بیهده
- Arap, iblis gibi bütün vücudunu hor hakir bir hale getirmişti. Bu bütünün parçası, anacak aşağılık ve bayağı bir şeydir.
- کل خود را خوار کرد او چون بلیس ** پارهی این کل نباشد جز خسیس
- Ben varlığını o ihsan ve cömertlik sahibinden başkasına satmayana kul, köle olayım. 490
- من غلام آنک نفروشد وجود ** جز بدان سلطان با افضال و جود
- O ağlarsa gökyüzü de ağlar. O feryat ederse gökyüzü de Yarabbi demeye başlar.
- چون بگرید آسمان گریان شود ** چون بنالد چرخ یا رب خوان شود