- Benim de cilvelendiğim şey ve ihtiyarım, o kanattır. Onu yoluyorum, çünkü başıma kastetmede.
- جلوهگاه و اختیارم آن پرست ** بر کنم پر را که در قصد سرست
- Sabır sahibi, kendi kanadını yok farz eder, bu suretle kanadı da onu kötü düşüncelere sevk etmez.
- نیست انگارد پر خود را صبور ** تا پرش در نفکند در شر و شور
- Şu halde ona de ki: Kanadını yolma, onun bir zararı yoktur. Bu çeşit adama ok gelse önüne kalkanını tutar.
- پس زیانش نیست پر گو بر مکن ** گر رسد تیری به پیش آرد مجن
- Fakat bana bu güzel kanat düşmandır. Çünkü sabredemiyor, cilveleniyorum.
- لیک بر من پر زیبا دشمنیست ** چونک از جلوهگری صبریم نیست
- Eğer çekinme ve korunma bana yol gösterseydi ihtiyar yüzünden debdebem, devletim artardı. 655
- گر بدی صبر و حفاظم راهبر ** بر فزودی ز اختیارم کر و فر
- Ben çocuğa yahut sarhoşa benziyorum, sınanmalara tahammülüm yok. Benim elime kılıç vermek caiz değildir.
- همچو طفلم یا چو مست اندر فتن ** نیست لایق تیغ اندر دست من
- Eğer aklım olsaydı da beni men etseydi kılıç, elimde bir zafer vasıtası olurdu.
- گر مرا عقلی بدی و منزجر ** تیغ اندر دست من بودی ظفر
- Güneş gibi nurlar saçan bir akıl lazım ki doğrudan başka bir suretle kılıç vurmasın.
- عقل باید نورده چون آفتاب ** تا زند تیغی که نبود جز صواب
- Parlak aklım ve iyi bir huyum yok, şu halde silahımı neden kuyuya atmayayım?
- چون ندارم عقل تابان و صلاح ** پس چرا در چاه نندازم سلاح
- Bu silah, bana düşman olacak. Onun için kılıçla kalkanı kuyuya atıyorum. 660
- در چه اندازم کنون تیغ و مجن ** کین سلاح خصم من خواهد شدن