- Mustafa onu kucakladı. Ona ne bağışladı, ne ihsanlarda bulundu kim bilir?
- مصطفیاش در کنار خود کشید ** کس چه داند بخششی کو را رسید
- Sanki bir bakırdı, iksire kavuşmuş. Sanki bir müflisti, bol bir define elde etmiş.
- چون بود مسی که بر اکسیر زد ** مفلسی بر گنج پر توفیر زد
- Perişan balık denize düşmüştü, yolunu kaybetmiş kervan yol bulmuştu. 1065
- ماهی پژمرده در بحر اوفتاد ** کاروان گم شده زد بر رشاد
- Peygamberin o anda söylediği sözler, geceye söylenseydi gecelikten çıkar,
- آن خطاباتی که گفت آن دم نبی ** گر زند بر شب بر آید از شبی
- Sabah gibi apaydın olurdu. Ben, o sözleri anlatamam ki!
- روز روشن گردد آن شب چون صباح ** من نتوانم باز گفت آن اصطلاح
- Hamel burcundaki güneş, otlara ve henüz olmamış hurmalara ne yapar? Bilirsin ya.
- خود تو دانی که آفتابی در حمل ** تا چه گوید با نبات و با دقل
- Arı duru su, çiçeklerle fidanlara neler söyler? Onu da bilirsin.
- خود تو دانی هم که آن آب زلال ** می چه گوید با ریاحین و نهال
- Allah’nın sanatı, cihanın bütün cüzilerine karşı âdeta afsuncuların ağzından çıkan soluğun, harfin tesirini yapar. 1070
- صنع حق با جمله اجزای جهان ** چون دم و حرفست از افسونگران
- Allah çekişi, tesir ve sebeplerle olur. Harfsiz, dudaksız yüzlerce söz söyler Allah.
- جذب یزدان با اثرها و سبب ** صد سخن گوید نهان بیحرف و لب
- Tesir ediş de kaderden değil midir? Fakat tesiri, akılla anlaşılmaz.
- نه که تاثیر از قدر معمول نیست ** لیک تاثیرش ازو معقول نیست