- Bu o güçlükten bir armağandır. Kışın da yazın armağanları şu meyvelerdir.
- هست آن یخ زان صعوبت یادگار ** یادگار صیف در دی این ثمار
- Ey yiğit bunun gibi senin her cüzün de bedeninde Allahnın bir nimetini söylemededir.
- همچنان هر جزو جزوت ای فتی ** در تنت افسانه گوی نعمتی
- Şu kadın gibi yirmi oğlu vardı da her oğlu, bir güzel halini anlatmadadır.
- چون زنی که بیست فرزندش بود ** هر یکی حاکی حال خوش بود
- Sarhoşluk ve oynaşma olmadıkça gebe kalınmaz. Bahar olmayınca bahçelerde bir şey doğar mı? 1805
- حمل نبود بی ز مستی و ز لاغ ** بی بهاری کی شود زاینده باغ
- Gebelerle kucaklarındaki çocuklar, baharın o kadınların aşkına delâlet eder.
- حاملان و بچگانشان بر کنار ** شد دلیل عشقبازی با بهار
- Her ağaç, çocuklarını emzirmededir. Hepsi, Meryem gibi gizli bir padişahtan gebe kalmıştır.
- هر درختی در رضاع کودکان ** همچو مریم حامل از شاهی نهان
- Ateş suyla gizlenir ama üstünde yüz binlerce köpük coşar.
- گرچه صد در آب آتشی پوشیده شد ** صد هزاران کف برو جوشیده شد
- Ateş pek gizlidir, fakat köpük, on parmağı ile ateşin varlığına delâlet etmekdedir.
- گرچه آتش سخت پنهان میتند ** کف بده انگشت اشارت میکند
- Vuslat sarhoşlarının cüzleri de, bunun gibi hal ve söz timsallerinden gebe kalır. 1810
- همچنین اجزای مستان وصال ** حامل از تمثالهای حال و قال
- Hal güzelliğine karşı ağızları açık kalmıştır onların. Gözleri, cihan nakşına örtülmüştür.
- در جمال حال وا مانده دهان ** چشم غایب گشته از نقش جهان