- Her ikisi de, yani hal de, söz de, tertemiz iki güzele benzer. Vuslat sırrına iki âdil şahittir bunlar.
- هر دو گون تمثال پاکیزهمثال ** شاهد عدلاند بر سر وصال
- Bu iki seçilmiş lâtif güzellik de gebeliklere ve geçmiş zamandaki haşirlere şahadet ederler.
- هر دو گون حسن لطیف مرتضی ** شاهد احبال و حشر ما مضی
- Yeniden yeniye gelen temmuz ayında buzun, her an kış hikâyelerini söylemesi gibi.
- همچو یخ کاندر تموز مستجد ** هر دم افسانهی زمستان میکند
- Hani buz da, soğuk rüzgârları, zemheriyi, yaz günlerinde o güç zamanları söyler ya. 1820
- ذکر آن اریاح سرد و زمهریر ** اندر آن ازمان و ایام عسیر
- Kışın meyve ve Allah lûtfunun hikâyelerini anlatır.
- همچو آن میوه که در وقت شتا ** میکند افسانهی لطف خدا
- Güneşin gülümsediği zamanları, çimen gelinlerine dokunup eksiltmesini söyler.
- قصهی دور تبسمهای شمس ** وآن عروسان چمن را لمس و طمس
- İşte onun gibi senden de hal gitti, cüzün o halin armağanı olarak kaldı. Ya ona sor, yahut da hatırla.
- حال رفت و ماند جزوت یادگار ** یا ازو واپرس یا خود یاد آر
- Gama giriftar oldun mu çeviksen derhal sıçrar, o ümitsizlik deminden kurtulursun.
- چون فرو گیرد غمت گر چستیی ** زان دم نومید کن وا جستیی
- Ona, ey hali, nimetleri o yüceliği inkâr eden gam, dersin... 1825
- گفتییش ای غصهی منکر به حال ** راتبهی انعامها را زان کمال
- Her dem baharda, neşede değilsin de gül yığınına benzeyen bedenin, neyin ambarı ya?
- گر بهر دم نت بهار و خرمیست ** همچو چاش گل تنت انبار چیست