- Hadi Yusuf’un geçeceği tarafa bir pencere aç da oraya otur, seyrine bak! 3095
- هین دریچه سوی یوسف باز کن ** وز شکافش فرجهای آغاز کن
- Âşık olmak, o yana bir pencere açmaktır. Çünkü gönül, dostun cemali ile aydınlanır.
- عشقورزی آن دریچه کردنست ** کز جمال دوست سینه روشنست
- Şu halde daima sevgilinin yüzüne bak. Babacığım, dinle, bu senin elindedir.
- پس هماره روی معشوقه نگر ** این به دست تست بشنو ای پدر
- Gönüllere girmeye yol bul, başkalarını düşünmeyi bırak.
- راه کن در اندرونها خویش را ** دور کن ادراک غیراندیش را
- Kimya elinde, deriyi bununla tedavi et de bu sıfatla düşmanları kendine dost edin!
- کیمیا داری دوای پوست کن ** دشمنان را زین صناعت دوست کن
- Güzelleştin mi o güzele ulaşırsın da o, ruhu kimsesizlikten kurtarır. 3100
- چون شدی زیبا بدان زیبا رسی ** که رهاند روح را از بیکسی
- Onun rutubeti can bahçelerini besler, yetiştirir. Soluğu gamdan ölmüş kişiyi diriltir.
- پرورش مر باغ جانها را نمش ** زنده کرده مردهی غم را دمش
- Yalnız aşağılık cihan saltanatını vermez, yüz binlerce çeşit çeşit saltanatlar bağışlar.
- نه همه ملک جهان دون دهد ** صد هزاران ملک گوناگون دهد
- Tanrı, Yusuf’a güzellik saltanatını bağışlamakla beraber bir de ders vermeden, meşk etmeden rüya yorma saltanatını bağışlamıştı.
- بر سر ملک جمالش داد حق ** ملکت تعبیر بیدرس و سبق
- Güzelliği onu zindana çekti, bilgisi de Zuhal yıldızına dek yüceltti onu.
- ملکت حسنش سوی زندان کشید ** ملکت علمش سوی کیوان کشید