English    Türkçe    فارسی   

6
327-336

  • Çünkü o tabut, halkın boynuna bir yüktür. Bu büyükler de halkın boynuna yük korlar, yük olurlar.
  • زانک آن تابوت بر خلقست بار  ** بار بر خلقان فکندند این کبار 
  • Yükünü herkese yükleme, kendine yükle. Baş olmayı az iste, yoksulluk daha iyidir.
  • بار خود بر کس منه بر خویش نه  ** سروری را کم طلب درویش به 
  • Halkın boynuna binme de ayaklarına nikris illeti gelmesin.
  • مرکب اعناق مردم را مپا  ** تا نیاید نقرست اندر دو پا 
  • Sonunda iki elinle bu biniciliğin alnını karışlarsın, fakat şimdi bir şehre benzemedesin. Şehre benziyorsun ama hakikatte bir yıkık köysün sen! 330
  • مرکبی را که آخرش تو ده دهی  ** که به شهری مانی و ویران‌دهی 
  • Şimdi bir şehir görünürken varlığından bez de pılını pırtını yıkık yerde çözme.
  • ده دهش اکنون که چون شهرت نمود  ** تا نباید رخت در ویران گشود 
  • Şimdi yüzlerce bağa, bahçeye sahipken vazgeç varlıktan da âciz ve yıkık yere tapar bir hale gelmeyesin.
  • ده دهش اکنون که صد بستانت هست  ** تا نگردی عاجز و ویران‌پرست 
  • Peygamber, Allah’dan cenneti istiyorsan kimseden bir şey isteme.
  • گفت پیغامبر که جنت از اله  ** گر همی‌خواهی ز کس چیزی مخواه 
  • Kimseden bir şey istemezsen ben kefilim, cennete de girersin, Allahya da ulaşırsın dedi.
  • چون نخواهی من کفیلم مر ترا  ** جنت الماوی و دیدار خدا 
  • Bunu duyan sahabe de şu kefillik yüzünden öyle ayarı tam bir hale geldi ki bir gün ata binmiş, bir yere gidiyordu. 335
  • آن صحابی زین کفالت شد عیار  ** تا یکی روزی که گشته بد سوار 
  • Elinden kamçısı düştü. Attan inip kendisi aldı, kimseden istemedi.
  • تازیانه از کفش افتاد راست  ** خود فرو آمد ز کس آنرا نخواست