- Çünkü o tabut, halkın boynuna bir yüktür. Bu büyükler de halkın boynuna yük korlar, yük olurlar.
- زانک آن تابوت بر خلقست بار ** بار بر خلقان فکندند این کبار
- Yükünü herkese yükleme, kendine yükle. Baş olmayı az iste, yoksulluk daha iyidir.
- بار خود بر کس منه بر خویش نه ** سروری را کم طلب درویش به
- Halkın boynuna binme de ayaklarına nikris illeti gelmesin.
- مرکب اعناق مردم را مپا ** تا نیاید نقرست اندر دو پا
- Sonunda iki elinle bu biniciliğin alnını karışlarsın, fakat şimdi bir şehre benzemedesin. Şehre benziyorsun ama hakikatte bir yıkık köysün sen! 330
- مرکبی را که آخرش تو ده دهی ** که به شهری مانی و ویراندهی
- Şimdi bir şehir görünürken varlığından bez de pılını pırtını yıkık yerde çözme.
- ده دهش اکنون که چون شهرت نمود ** تا نباید رخت در ویران گشود
- Şimdi yüzlerce bağa, bahçeye sahipken vazgeç varlıktan da âciz ve yıkık yere tapar bir hale gelmeyesin.
- ده دهش اکنون که صد بستانت هست ** تا نگردی عاجز و ویرانپرست
- Peygamber, Allah’dan cenneti istiyorsan kimseden bir şey isteme.
- گفت پیغامبر که جنت از اله ** گر همیخواهی ز کس چیزی مخواه
- Kimseden bir şey istemezsen ben kefilim, cennete de girersin, Allahya da ulaşırsın dedi.
- چون نخواهی من کفیلم مر ترا ** جنت الماوی و دیدار خدا
- Bunu duyan sahabe de şu kefillik yüzünden öyle ayarı tam bir hale geldi ki bir gün ata binmiş, bir yere gidiyordu. 335
- آن صحابی زین کفالت شد عیار ** تا یکی روزی که گشته بد سوار
- Elinden kamçısı düştü. Attan inip kendisi aldı, kimseden istemedi.
- تازیانه از کفش افتاد راست ** خود فرو آمد ز کس آنرا نخواست