Padişah, o atı hal gözüyle gördü, İmadülmülk meal gözüyle.
شاه دید آن اسپ را با چشم حال ** وآن عمادالملک با چشم مل
Padişahın gözü titredi, ancak iki arşınlık yolu gördü. O sonu gören erse elli arşınlık yolu gördü.
چشم شه دو گز همی دید از لغز ** چشم آن پایاننگر پنجاه گز
Tanrının insanın gözüne çektiği o sürme, ne sürmedir ki can, yüzlerce perdenin ardındaki yolu görür.
آن چه سرمهست آنک یزدان میکشد ** کز پس صد پرده بیند جان رشد
Kainatın ulusunun gözü, sonu görmeyle eş olmuştu. O yüzden cihanı leş gördü.3475
چشم مهتر چون به آخر بود جفت ** پس بدان دیده جهان را جیفه گفت
Padişah, bir kerecik bu zemmi duymakla iktifa etti; gönlü attan soğudu gitti.
زین یکی ذمش که بشنود او وحسپ ** پس فسرد اندر دل شه مهر اسپ
Kendi gözünü bıraktı, onun gözünü kabul etti.
چشم خود بگذاشت و چشم او گزید ** هوش خود بگذاشت و قول او شنید
Kendi aklını bıraktı, onun sözünü duydu.
این بهانه بود و آن دیان فرد ** از نیاز آن در دل شه سرد کرد
Bu bir bahaneydi. O tek Tanrı, at sahibinin yalvarması yüzünden Padişahı attan soğuttu. Atın güzelliğini örttü ona göstermedi. O söz de arada kapı gıcırtısı gibiydi.
در ببست از حسن او پیش بصر ** آن سخن بد در میان چون بانگ در
O sözü padişahın gözüne bir perde yaptı. Ay, o perdenin ardından kara göründü.3480
پرده کرد آن نکته را بر چشم شه ** که از آن پرده نماید مه سیه
Ne temiz mimar ki gayp aleminde sözle, afsunla kaleler yapar.
پاک بنایی که بر سازد حصون ** در جهان غیب از گفت و فسون