- O zaman zaten herkes inanır, mümin olur. Bütün baş çekenler, baş eğerler.
- آن زمان خود جملگان مؤمن شوند ** آن زمان خود سرکشان بر سر دوند
- O zaman herkes ağlar, sızlar, yoksulluğunu söyler. Hırsızla yol kesicinin darağacının altında imana gelip sızıldanması gibi hani. 4700
- آن زمان زاری کنند و افتقار ** همچو دزد و راهزن در زیر دار
- Fakat daha önce gayb âlemine iman edersen, o âleme sahibolursan iki cihanı da elde eder, kendi başına buyruk olursun.
- لیک گر در غیب گردی مستوی ** مالک دارین و شحنهی خود توی
- İki günlük iğreti ve bozuk düzen bir surette değil, ebedî olarak şahlık ve padişahlık elde edersin.
- شحنگی و پادشاهی مقیم ** نه دو روزه و مستعارست و سقیم
- Savaştan, gürültüden kurtulur, kendi işine sahibolursun. Padişah kesilir, kendi davulunu döversin.
- رستی از بیگار و کار خود کنی ** هم تو شاه و هم تو طبل خود زنی
- Bize bu âlem, boğaz gibi dar gelmede. Keşke boğaz ve ağız, toprak yeseydi!
- چون گلو تنگ آورد بر ما جهان ** خاک خوردی کاشکی حلق و دهان
- Zaten bu ağız toprak yer. Fakat renklerle bezenmiş, çeşitli suretlere girmiş toprağı yer. 4705
- این دهان خود خاکخواری آمدست ** لیک خاکی را که آن رنگین شدست
- Oğul, bu kebap, bu şarap, bu şeker, bezenmiş, boyanmış topraktır.
- این کباب و این شراب و این شکر ** خاک رنگینست و نقشین ای پسر
- Onları yedin de onlar et ve deri oldu mu et rengine girerler, fakat onların aslı; topraktır.
- چونک خوردی و شد آن لحم و پوست ** رنگ لحمش داد و این هم خاک کوست
- Hem topraktan türlü türlü şeyler yapar, hem de yine hepsini ufalar, toprak haline sokar.
- هم ز خاکی بخیه بر گل میزند ** جمله را هم باز خاکی میکند