English    Türkçe    فارسی   

2
1124-1173

  • Senin ilâcın çabucak tesir eden ululuk tutyası, eseri mutlaka görülen karanlıklar dağıtıcı bir ilâçtır.
  • O ilâç, bir körün gözüne konsa yüzyıllık zulmeti derhal giderir. 1125
  • Hasetçiden başka bütün körleri tedavi et! Fakat seni inkâr eden hasetçiyi tedavi etmek.
  • Hatta sana haset eden ben bile olsam, bırak, can çekişip durayım, sakın can bağışlama.
  • Güneşe haset eden, güneşin varlığından incinen kişi yok mu?
  • Ah, işte sana devası olmayan illet. O adam kördür, kör! İşte sana ebediyen kuyunun ta dibine düşmüş kalmış bir kişi!
  • O ezeli güneşi yok etmek ister, fakat söyle, bu muradı nasıl olur da yerine gelir, imkân var mı? 1130
  • Doğan’ın viranede baykuşlar içine düşmesi
  • Doğan diye, dönüp tekrar padişaha gelen doğana derler. Yolunu kaybeden kör doğandır.
  • Bir doğan, yolunu kaybetti, bir viraneye düştü, Baykuşların arasında kaldı.
  • O rıza nurundandı, baştanbaşa nurdu; fakat kaza ve kader çavuşu, gözünü kör etti;
  • Gözüne toprak saçtı, onu yoldan sapıttı, viranede baykuşlar arasına uğrattı.
  • Padişahtan ayrı düşmesi şöyle dursun, baykuşlar, başına vurmağa, güzelim kanatlarını yolmaya başladılar. 1135
  • Baykuşlar arasına “Kendinize gelin; doğan yerinizi, yurdunuzu almaya geldi” diye bir velveledir düştü.
  • Mahalle köpekleri gibi hepsi de kızgın, korkunç bir halde garip doğanın başına üşüşüp hırkasını çekiştirmeye başladılar.
  • Doğan, “Ben baykuşlara lâyık mıyım? Baykuşlara bunun gibi yüzlerce virane bağışladım.
  • Ben burada kalmak istemem, padişaha dönmek isterim.
  • Tasalanıp kendinize kıymayın. Ben burada durmam vatanıma giderim. 1140
  • Bu harabe, sizin gözünüze hoş bir yer görünüyor, bana değil. Benim naz ettiğim yer, padişahın koludur” diyordu.
  • Baykuş ise “ Doğan sizi evinizden, barkınızdan etmek için hileye sapıyor.
  • Hile ile bizi yurdumuzdan ayırmak, yuvamızdan etmek niyetinde.
  • Bu hileci tokluk gösteriyor ama Allah hakkı için bütün harislerden beterdir.
  • Hırsından balçığı pekmez gibi yer. Ayıya kuyruğunuzu kaptırmayın. 1145
  • Bizim gibi saf kişileri yoldan çıkarmak için padişahtan, padişahın elinden dem vurmakta.
  • Bir kuşcağız, hiç padişahla düşüp kalkar mı? Bir parçacık aklınız varsa dinlemeyin bu sözü,
  • O, padişahın cinsinden mi, vezirin cinsinden mi? Hiç sarımsakla badem helvası yenir mi?
  • Padişah, adamlarıyla beni arıyor demesi de hilesinden, fendinden.
  • Bu, kabul edilmeyecek bir malihulya. Bu, olmayacak bir lâf, ahmak aldatmak için kurulmuş bir tuzak! 1150
  • Kim buna inanırsa ahmaklığından inanır. Zayıf bir kuşcağızın padişahla ne münasebeti olabilir?
  • En aşağı bir baykuş, onun beynine vursa ona padişahtan yardımcı gelecek ha! Hani, nerede?” demekteydi.
  • Doğan dedi ki: “ Benim bir tüyüm bile kopsa padişah, baykuş yuvasının kökünü kazır.
  • Baykuş kim oluyor ki? Bir doğan bile beni incitir, gönlümü kırar, bana cefa ederse,
  • Padişah; her yokuşta her inişte doğan başlarından harmanlar yapar, tepeler yüceltir. 1155
  • Benim bekçim, onun inayetleridir. Nereye varırsam padişah arkamdadır.
  • Hayalim, padişahın gönlündedir. O, bensiz duramaz.
  • Padişah beni uçurunca onun ziyası gibi gönül yücelerinde uçarım.
  • Ay gibi güneş gibi uçup gök perdelerini aşarım.
  • Akılların aydınlığı, benim fikrimden; göklerin halk edilmesi, benim yüzümdendir. 1160
  • Öyle bir doğanım ki Hüma bile bana hayran olur. Baykuş kim oluyor ki sırımı bilsin.
  • Padişah, benim kurtulmam için zindanı açtı, Yüz binlerce mahpusu azat etti.
  • Bir zamancağız beni baykuşlara hemdem etti de benim yüzümden baykuşları doğanlaştırdı.
  • Ne mutlu o doğana ki uçuşuma uyar; talihi yâr olur da sırrımı anlar.
  • Bana yapışın da doğan olun, baykuşsanız bile doğanlaşın! 1165
  • Böyle bir padişaha sevgili olan nereye düşerse, düşsün, nasıl olur da garip olur.?
  • Padişah kimin derdine derman olursa o, ney gibi feryat eder, sessiz sedasız kalmaz.
  • Ben mülk sahibiyim, başkasının sofrasına oturup yemeğini yemiyorum. Padişah, uzaktan benim davulumu çalmakta, nöbetimi vurmakta.
  • Benim davulumu döğen “İrciî” sesidir. Benimle dâvaya girişenlerin rağmine şahidim, Allah’tır.
  • Padişahın cinsinden değilim, hâşa, bunu iddia etmiyorum. Fakat onun tecellisiyle, onun nuruna sahibim. 1170
  • Cins oluş, sade şekil ve zat bakımından değildir. Su, nebatta toprağın cinsinden sayılır.
  • Rüzgâr, ateşi yaktığı, yanmasına yardım ettiği için rüzgârın cinsi demektir. Nihayet şarap, tabiata neşe verdiğinden onun cinsidir.
  • Cinsimiz, padişah cinsinden olmadığı için varlığımız onun varlığına büründü, yok oldu.