English    Türkçe    فارسی   

2
642-651

  • هان بگو لاحولها اندر زمان ** از زبان تنها نه بلک از عین جان‏
  • Kendine gel hemen “ Lâhavle” de. Ama sade dille değil; candan gönülden!
  • تتمه قصه مفلس
  • Müflis hikâyesinin sonu
  • گفت قاضی مفلسی را وانما ** گفت اینک اهل زندانت گوا
  • Kadı “ Müflisliğini ispat et” dedi. Adam, “ İşte bütün zindandakiler tanık” deyince.
  • گفت ایشان متهم باشند چون ** می‏گریزند از تو می‏گریند خون‏
  • Kadı “ Onlar, senden şikâyetçi. Senden kaçıp kurtulmak istiyorlar, senin elinden kan ağlıyorlar.
  • از تو می‏خواهند هم تا وارهند ** زین غرض باطل گواهی می‏دهند 645
  • Senden kurtulmak istedikleri için yalan yere şahadette bulunabilirler” dedi.
  • جمله اهل محکمه گفتند ما ** هم بر ادبار و بر افلاسش گوا
  • Mahkemede bulunanların hepsi “Biz onun hem müflisliğine, hem kötülüğüne şahidiz” dediler.
  • هر که را پرسید قاضی حال او ** گفت مولا دست ازین مفلس بشو
  • Kadı, o adamı kime sorduysa “Efendim, bu müflisten elini yıka, bundan hayır gelmez” dedi.
  • گفت قاضی کش بگردانید فاش ** گرد شهر این مفلس است و بس قلاش‏
  • Kadı dedi ki: “ bu müflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın.
  • کو به کو او را مناداها زنید ** طبل افلاسش عیان هر جا زنید
  • Tellallar, yer, yer bağırıp onun müflisliğini her tarafta ilân etsinler.
  • هیچ کس نسیه بنفروشد بدو ** قرض ندهد هیچ کس او را تسو 650
  • Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin.
  • هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من‏
  • Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.