English    Türkçe    فارسی   

6
2180-2189

  • تو نظر داری ولیک امعانش نیست  ** چشمه‌ی افسرده است و کرده ایست  2180
  • Gözün var ama anlayışın yok. Âdeta donmuş bir kaynak, bir et parçası.
  • زین همی گوید نگارنده‌ی فکر  ** که بکن ای بنده امعان نظر 
  • Bunun içindir ki düşünceleri meydana getiren, bezeyen Tanrı, ey kul, anlayışlı bir surette bak demektedir.
  • آن نمی‌خواهد که آهن کوب سرد  ** لیک ای پولاد بر داود گرد 
  • Soğuk demiri döv demiyor, bunu istemiyor, fakat ey demir, hiç olmazsa Davut’un yanında dön dolaş!
  • تن بمردت سوی اسرافیل ران  ** دل فسردت رو به خورشید روان 
  • Bedenin ölmüş, İsrafil’in yanına koş. Gönlün donmuş, yürüyüp giden güneşe git.
  • در خیال از بس که گشتی مکتسی  ** نک بسوفسطایی بدظن رسی 
  • Hayallerden öyle libaslara büründün ki neredeyse kötü zanlı Sofestailere karışacaksın.
  • او خود از لب خرد معزول بود  ** شد ز حس محروم و معزول از وجود  2185
  • Sofestai’de zaten akıl yoktu. Bu yüzden duygudan da oldu, varlıktan da mahrum kaldı.
  • هین سخن‌خا نوبت لب‌خایی است  ** گر بگویی خلق را رسوایی است 
  • Kendine gel, şimdi söz çiğnemek devri. Söylersen halka rezil rüsva olursun.
  • چیست امعان چشمه را کردن روان  ** چون ز تن جان رست گویندش روان 
  • İm’an ne demektir? Kaynaktan su akıtmak. Bedenden can gitti mi o cana “giden revan” derler.
  • آن حکیمی را که جان از بند تن  ** باز رست و شد روان اندر چمن 
  • Canı beden bağından çözüp kurtararak çayırlığa, çimenliğe salıveren hakîm.
  • دو لقب را او برین هر دو نهاد  ** بهر فرق ای آفرین بر جانش باد 
  • Hayatla ruhu ayırt etmek için ona bu iki lâkabı taktı. Bunu fark edenin canına aferin!