-
آدمی فربه شود از راه گوش ** جانور فربه شود از حلق و نوش
- İnsan kulağından gelişir, duya duya canlanır. Hayvansa boğazından, yemesinden, içmesinden gelişir.
-
گفت آن خاتون ازین ننگ مهین ** خود دهانم کی بجنبد اندرین
- Kadın, “Böyle bir arlanılacak sözü, ağzım nasıl varır da söyler?
-
این چنین ژاژی چه خایم بهر او ** گو بمیر آن خاین ابلیسخو
- Onun için böyle abes bir sözü nasıl geveleyebilirim? Gebersin o şeytan huylu hain” dedi.
-
گفت خواجه نی مترس و دم دهش ** تا رود علت ازو زین لطف خوش
- Adam, hayır dedi, korkma. Sen böyle söyle de onun hastalığı geçsin, bu lütuf yüzünden iyileşsin.
-
دفع او را دلبرا بر من نویس ** هل که صحت یابد آن باریکریس 295
- Ondan sonra sevgilim onun derdini gidermeyi bana bırak sen. Yalnız o ince eleyip sık dokuyan bir kere iyileşsin.
-
چون بگفت آن خسته را خاتون چنین ** مینگنجید از تبختر بر زمین
- Kadın, o hasta köleye böyle söyleyince öyle ferahladı, öyle kabardı o köle ki âdeta yeryüzüne sığamaz oldu.
-
زفت گشت و فربه و سرخ و شکفت ** چون گل سرخ هزاران شکر گفت
- Semirdi, gelişti, benzine kan geldi, kırmızı güle döndü, binlerce şükürler etti.
-
که گهی میگفت ای خاتون من ** که مبادا باشد این دستان و فن
- Bazen de, hanımcığım, diyordu, sakın bu bir düzen olmasın!
-
خواجه جمعیت بکرد و دعوتی ** که همیسازم فرج را وصلتی
- Efendi, Ferec’i evlendiriyorum diye bir dâvet yaptı, eşini dostunu çağırdı.
-
تا جماعت عشوه میدادند و گان ** که ای فرج بادت مبارک اتصال 300
- Gelenler de “Ferec, kutlu olsun” diye onu kandırmaktaydılar.