English    Türkçe    فارسی   

6
3969-3978

  • پادشاهم کار من عدلست و داد  ** زان خورم که یار را جودم بداد 
  • Ben padişahım, benim işim adalettir, lütuftur. Ne yersem cömertliğim, sevgiliyi de onu verir.
  • آنچ آن را من ننوشم هم‌چو نوش  ** کی دهم در خورد یار و خویش و توش  3970
  • Tatlı, tatlı içemediğim şeyi nasıl olur da sevgiliye verir, ona azık olarak sunarım?
  • زان خورانم من غلامان را که من  ** می‌خورم بر خوان خاص خویشتن 
  • Ben kendi hususi soframda ne yersem kullarıma da onu yediririm.
  • زان خورانم بندگان را از طعام  ** که خورم من خود ز پخته یا ز خام 
  • Pişmiş olsun, ham olsun… Ne yemek yersem kölelerime onu yedirir, onları o yemekle beslerim.
  • من چو پوشم از خز و اطلس لباس  ** زان بپوشانم حشم را نه پلاس 
  • Kürkten, atlastan ne giyersem kölelerime de onu giydiririm, onlara köhne elbiseler giydirmem.
  • شرم دارم از نبی ذو فنون  ** البسوهم گفت مما تلبسون 
  • Hüner sahibi Peygamberden utanırım. O “ Hizmetçinize siz ne giyiyorsanız onu giydirin” dedi.
  • مصطفی کرد این وصیت با بنون  ** اطعموا الاذناب مما تاکلون  3975
  • Mustafa, evladı olan ümmetine “ Elinizin altındakilere yediğiniz şeyden yedirin” diye vasiyette bulundu.
  • دیگران را بس به طبع آورده‌ای  ** در صبوری چست و راغب کرده‌ای 
  • Başkalarını hoş bir hale getirdin, sabırla çevikleştirdin, sabra teşvik ettin.
  • هم به طبع‌آور بمردی خویش را  ** پیشوا کن عقل صبراندیش را 
  • Şimdi erlik göster de kendini de hoş bir hale getir. Sabır düşüncesine dalan aklını kendine kılavuz et.
  • چون قلاووزی صبرت پر شود  ** جان به اوج عرش و کرسی بر شود 
  • Sabır kılavuzu, sana kanat olursa canın arş ve kürsünün ta yücesine çıkar.