هست لبیکی که نتوانی شنید ** لیک سر تا پای بتوانی چشید
Fakat bu “ lebbeyk” öyle bir “Lebbeyk” tir ki onu işitemezsin ama baştan aşağıya kadar bütün vücudunla tadabilirsin.
کلوخ انداختن تشنه از سر دیوار در جوی آب
Susuz birisinin duvarın üstünden ırmağa taş, topaç atması
بر لب جو بود دیواری بلند ** بر سر دیوار تشنهی دردمند
Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstünde dertli bir susuz duruyordu.
مانعش از آب آن دیوار بود ** از پی آب او چو ماهی زار بود
Suya erişmesine o duvar mâniydi. Susuz adam, âdeta su için balık gibi çırpınmaktaydı.
ناگهان انداخت او خشتی در آب ** بانگ آب آمد به گوشش چون خطاب
Birden suya bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi bir göz gibi kulağına geldi.
چون خطاب یار شیرین لذیذ ** مست کرد آن بانگ آبش چون نبیذ1195
O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. O ses, adamı şarap gibi sarhoş etmişti.
از صفای بانگ آب آن ممتحن ** گشت خشت انداز ز آن جا خشتکن
O mihnetlere düşmüş adam, suyun temiz sesinden hoşlanıp duvardan kerpiç kopararak suya atmaya başladı.
آب میزد بانگ یعنی هی ترا ** فایده چه زین زدن خشتی مرا
Su sanki “Ey adam, bana taş atmadan ne fayda elde ediyorsun ki?” diye bağırmaktaydı.
تشنه گفت آیا مرا دو فایده است ** من از این صنعت ندارم هیچ دست
Susuz dedi ki. “ Ey su, iki fayda var. Onun için ben bu işten el çekmem.
فایدهی اول سماع بانگ آب ** کاو بود مر تشنگان را چون رباب
Birinci fayda şu: Su sesini duymak, susuzlara rebap dinlemek gibi.
بانگ او چون بانگ اسرافیل شد ** مرده را زین زندگی تحویل شد1200
Su sesi İsrafil’in sesine benziyor. Ölü bile bu sesten hayat bulmada.
یا چو بانگ رعد ایام بهار ** باغ مییابد از او چندین نگار
Yahut bu ses, bahar günlerindeki gök gürültüsü sesini andırıyor. Bu ses yüzünden bağlar, bahçeler, ne kadar güzelleşiyor, çiçeklerle dolar.
یا چو بر درویش ایام زکات ** یا چو بر محبوس پیغام نجات
Yahut yoksula zekât zamanını geldiği söylenmiş, mahpusa kurtuluş müjdesi verilmiş gibi.
چون دم رحمان بود کان از یمن ** میرسد سوی محمد بیدهن
Muhammet’e Yemen’den gelen ve ağızsız söylenen Rahman nefesine.
یا چو بوی احمد مرسل بود ** کان به عاصی در شفاعت میرسد
Yahut âsilere şefaate gelen Ahmed’in,
یا چو بوی یوسف خوب لطیف ** میزند بر جان یعقوب نحیف1205
Yahut da zayıf Yakub’un canına erişen güzel ve lâtif Yusuf’un kokusuna benziyor.
فایدهی دیگر که هر خشتی کز این ** بر کنم آیم سوی ماء معین
Öbür faydası da duvardan koparıp tertemiz suya attığım her taş, her kerpiç parçası,
کز کمی خشت دیوار بلند ** پستتر گردد به هر دفعه که کند
Yüksek duvarı biraz daha alçaltıyor, her defasında duvar biraz daha inmiş oluyor.
پستی دیوار قربی میشود ** فصل او درمان وصلی میبود
Duvarın alçalması, suya yaklaşmama sebep olmakta. Duvarın ortadan kalkması vuslata çare bulmakta.”
سجده آمد کندن خشت لزب ** موجب قربی که و اسجد و اقترب
Duvardaki o taşları, kerpiçleri koparmak “Secde et de yaklaş” ayetindeki yakınlığı mucip olan secdedir.
تا که این دیوار عالی گردن است ** مانع این سر فرود آوردن است1210
Duvarın boynu yüksekken bu baş indirmeğe mânidir.
سجده نتوان کرد بر آب حیات ** تا نیابم زین تن خاکی نجات
Bu toprak bedenden kurtulmadıkça Âbıhayata secde edemem.
بر سر دیوار هر کاو تشنهتر ** زودتر بر میکند خشت و مدر
Duvar üstündekilerden en fazla susuz kimse; taşı, topacı en çabuk koparıp atan da odur.
هر که عاشق تر بود بر بانگ آب ** او کلوخ زفت تر کند از حجاب
Suyun sesine en fazla âşık olan duvardan en büyük taşı koparıp atar.
او ز بانگ آب پر می تا عنق ** نشنود بیگانه جز بانگ بلق
O adam, suyun sesinden, âdeta boğazına kadar şaraba batmışçasına neşelenir. Yabancı kişi ise kerpicin suya düşünce bluk diye çıkardığı sesten başka bir şey duymaz.
ای خنک آن را که او ایام پیش ** مغتنم دارد گزارد وام خویش1215
Ne mutlu o kişiye ki gençlik çağını ganimet bilir de borcunu öder.