عقل عقلند اولیا و عقلها ** بر مثال اشتران تا انتها
Velîler, akılların aklıdır. Akıllar da ta en sonuncusuna kadar develere benzer.
اندر ایشان بنگر آخر ز اعتبار ** یک قلاووز است جان صد هزار
Onlara ibretle bak: bir kılavuz, yüz binlerce can!
چه قلاووز و چه اشیربان بیاب ** دیدهای کان دیده بیند آفتاب2500
Ne kılavuzu ne deveciyi! Sen, güneşi gören gözü bul da sonra bak!
نک جهان در شب بمانده میخ دوز ** منتظر موقوف خورشید است و روز
Bütün cihan, gece içinde kalmış, karanlıklara mıhlanmış, güneşi ve gündüzü bekleyip durmakta.
اینت خورشیدی نهان در ذرهای ** شیر نر در پوستین برهای
İşte sana zerrede gizli güneş, işte sana kuzu postuna bürünmüş erkek aslan.
اینت دریایی نهان در زیر کاه ** پا بر این که هین منه با اشتباه
İşte sana saman altında gizli bir deniz! Kendine gel, o samana şüphe ile ayak basma!
اشتباهی و گمانی در درون ** رحمت حق است بهر رهنمون
Ama yol gösterici hakkında içe gelen şüphe, Tanrı rahmetidir.
هر پیمبر فرد آمد در جهان ** فرد بود و صد جهانش در نهان2505
Her peygamber dünyaya tek gelmiştir. Tektir ama içinde yüzlerce âlem gizli.
عالم کبری به قدرت سحر کرد ** کرد خود را در کهین نقشی نورد
Âlem-i Kübra, kudretle sihir yaptı da cirmini, küçücük bir suret içinde gizledi.
ابلهانش فرد دیدند و ضعیف ** کی ضعیف است آن که با شه شد حریف
Ahmaklar onu tek ve zayıf gördüler. Hiç padişahın dostu olan zayıf olur mu?
ابلهان گفتند مردی بیش نیست ** وای آن کاو عاقبت اندیش نیست
Ahmaklar, "O, ancak bir tek kişiden ibaret!” dediler. Vay âkıbeti düşünmeyen!
حقیر و بیخصم دیدن دیدههای حس صالح و ناقهی صالح را، چون خواهد که حق لشکری را هلاک کند در نظر ایشان حقیر نماید خصمان را و اندک اگر چه غالب باشد آن خصم و يقللکم فی أعينهم ليقضي الله أمرا کان مفعولا
His gözünün Salih Peygamber’i ve devesini hakîr görmesi… Ulu Tanrı, bir orduyu helâk etmek isterse, düşmanları, galip olsalar bile onlara hor ve pek az gösterir “ Ve yukallilüküm fî a’yünihim liyakdiyallahu ermen kâne mef’ûlâ “
ناقهی صالح به صورت بد شتر ** پی بریدندش ز جهل آن قوم مر
Salih’in devesi görünüşte deveydi, o zâlim kavim, bilgisizlik yüzünden deveyi kestiler.
از برای آب چون خصمش شدند ** نان کور و آب کور ایشان بدند2510
Su için deveye düşman olduklarından kendileri, mezara su ve ekmek oldular. ( helâk olup mezarı doyurdular).
ناقة الله آب خورد از جوی و میغ ** آب حق را داشتند از حق دریغ
Tanrı devesi, ırmaktan buluttan su içmekteydi. Onlar, Hakk’ın suyunu Hak’tan esirgediler.
ناقهی صالح چو جسم صالحان ** شد کمینی در هلاک طالحان
Salih’in devesi, salih kişilerin cisimleri gibidir; onlar kötülerin helâki için tuzaktır.
تا بر آن امت ز حکم مرگ و درد ** ناقة الله و سقیاها چه کرد
Neticede” Tanrı devesinden ve içeceğinden çekinin” hükmü, o ümmeti ne dertlere uğrattı, onları nasıl helâk etti!