- Sabah olunca anneleri, hocayı dolaşmaya gittiler. Bir de baktılar ki hoca, ağır bir hastalığa tutulmuş, yatmakta.
- بامدادان آمدند آن مادران ** خفته استا همچو بیمار گران
- Fazla örtündüğü, başını bağladığı, yüzünü kapattığı için kan-tere batmış.
- هم عرق کرده ز بسیاری لحاف ** سر ببسته رو کشیده در سجاف
- Hafif hafif ah etmekte. Hepsi Lâ havle demeye başladılar. 1600
- آه آهی میکند آهسته او ** جملگان گشتند هم لا حولگو
- “Hayrola hocam, bu baş ağrısı ne? Allah sağlık versin, vallahi hiç haberimiz yok” dediler.
- خیر باشد اوستاد این درد سر ** جان تو ما را نبودست زین خبر
- Hoca” Benim de haberim yoktu. Bu kahpe oğulları haber verdiler işte,
- گفت من هم بیخبر بودم ازین ** آگهم مادر غران کردند هین
- Ben çalışıp çabalıyor, kıyl ü kaalle meşgul bulunuyordum, haberim bile yoktu. Meğerse içimde dehşetli bir hastalık varmış” dedi.
- من بدم غافل بشغل قال و قیل ** بود در باطن چنین رنجی ثقیل
- İnsan, bir işe ciddiyetle koyuldu mu hastalığını göremez, körleşir.
- چون بجد مشغول باشد آدمی ** او ز دید رنج خود باشد عمی
- Mısır kadınları da Yusuf’un güzelliğine daldılar, haberleri bile olmadı da, 1605
- از زنان مصر یوسف شد سمر ** که ز مشغولی بشد زیشان خبر
- Ellerini, bileklerini paramparça ettiler. Hayrete düşen ruh, ne önü görür, ne ardı!
- پاره پاره کرده ساعدهای خویش ** روح واله که نه پس بیند نه پیش
- Nice babayiğit erler vardır ki savaşta elleri, ayakları kesilir de,
- ای بسا مرد شجاع اندر حراب ** که ببرد دست یا پایش ضراب