English    Türkçe    فارسی   

3
1943-1952

  • Dekukî, fetvada âdeta halkın imamıydı, takva topunu meleklerden bile çelmişti.
  • آنک در فتوی امام خلق بود ** گوی تقوی از فرشته می‌ربود
  • Bir yerde durup dinlenmede gezip tozmada ayı bile mat etmişti. Dindarlıkta din bile ona haset ederdi.
  • آنک اندر سیر مه را مات کرد ** هم ز دین‌داری او دین رشک خورد
  • Bu kadar takva ve ibadetle, bu derece evrada, zikre koyulmuş olmakla beraber yine de daima Allah haslarını arardı. 1945
  • با چنین تقوی و اوراد و قیام ** طالب خاصان حق بودی مدام
  • Zaten seferden asıl maksadı da buydu, bir an olsun Allah hasına rastlayayım demekteydi.
  • در سفر معظم مرادش آن بدی ** که دمی بر بنده‌ی خاصی زدی
  • Yola düştü mü, Yarabbi, beni haslarından birisine ulaştır, ona arkadaş et.
  • این همی‌گفتی چو می‌رفتی براه ** کن قرین خاصگانم ای اله
  • Yarabbi, tanıdığım erlere gönlüm kuldur. Köledir.
  • یا رب آنها راکه بشناسد دلم ** بنده و بسته‌میان ومجملم
  • Canım Allah’ım, tanımadıklarımı da hicap içinde düşmüş kuluna merhametli kıl, derdi.
  • و آنک نشناسم تو ای یزدان جان ** بر من محجوبشان کن مهربان
  • Allah ey ulular ulusu, bu ne aşk, bu ne susuzluk? 1950
  • حضرتش گفتی که ای صدر مهین ** این چه عشقست و چه استسقاست این
  • Beni seviyorsun ya… Başkasını ne yapacaksın, der;
  • مهر من داری چه می‌جویی دگر ** چون خدا با تست چون جویی بشر
  • O da şöyle cevap verirdi! Ey sırları bilen Rabbim, niyaz yolunu gönlüme açan, gösteren sensin.
  • او بگفتی یا رب ای دانای راز ** تو گشودی در دلم راه نیاز