- Gönül, sana da vefa etmez, seni de terk edip gider. O senden vazgeçmeden sen ondan vazgeçmeye çalış.
- از تو هم بجهد تو دل بر وی منه ** پیش از آن کو بجهد از وی تو بجه
- Ruhulkudüs’ün Meryem’e, Meryem çıplak bir halde yıkanırken bir insan şeklinde görünmesi, Meryem’in Ulu Allah’a sığınması
- پیدا شدن روح القدس بصورت آدمی بر مریم بوقت برهنگی و غسل کردن و پناه گرفتن بحق تعالی
- Fırsat elden çıkmadan Meryem gibi sen de surete “Senden Rahman’a sığınırım” de. 3700
- همچو مریم گوی پیش از فوت ملک ** نقش را کالعوذ بالرحمن منک
- Meryem yapayalnızken canlara can katan birisini gördü. Bu adam, öyle güzeldi ki gönülleri alıyordu.
- دید مریم صورتی بس جانفزا ** جانفزایی دلربایی در خلا
- Ruhulemin, onun gözünün ay gibi güneş gibi yerden doğuverdi.
- پیش او بر رست از روی زمین ** چون مه وخورشید آن روح الامین
- Güneş, doğudan nasıl çıkarsa o da örtüsüz, nikâpsız Meryem’in önünde yerden doğdu.
- از زمین بر رست خوبی بینقاب ** آنچنان کز شرق روید آفتاب
- Meryem çıplaktı, bir kötülük yapar diye korktu, eli ayağı titremeye başladı.
- لرزه بر اعضای مریم اوفتاد ** کو برهنه بود و ترسید از فساد
- Gördüğü adam öyle dilberdi ki Yusuf bile görse Yusuf’u gören kadınlar gibi şaşırıp kalır, ellerini doğrardı. 3705
- صورتی که یوسف ار دیدی عیان ** دست از حیرت بریدی چو زنان
- Gönülden baş gösterip çıkan bir hayal gibi o gül yüzlü, Meryem’in önünde topraktan bitivermişti.
- همچو گل پیشش برویید آن ز گل ** چون خیالی که بر آرد سر ز دل
- Meryem, kendisinden geçti ve bu dalgınlık âleminde, bu adamdan Allah’a sığınayım dedi.
- گشت بیخود مریم و در بیخودی ** گفت بجهم در پناه ایزدی
- O yeni, yakası temiz kızın âdetiydi, bir şeyden ürktü mü pılısını pırtısını gayp âlemine çeker, Allah’a sığınırdı.
- زانک عادت کرده بود آن پاکجیب ** در هزیمت رخت بردن سوی غیب