- Bir yılancı, afsunlarla yılan tutmak üzere dağlara yüz tuttu.
- مارگیری رفت سوی کوهسار ** تا بگیرد او به افسونهاش مار
- Arayan ister yavaş gitsin, ister hızlı, nihayet aradığını bulur.
- گر گران و گر شتابنده بود ** آنک جویندست یابنده بود
- İki elini de aramadan çekme. Arama, yolda en iyi bir kılavuzdur.
- در طلب زن دایما تو هر دو دست ** که طلب در راه نیکو رهبرست
- Topal olsan, sakat olsan bile, uyuklar gibi halde, hatta edepsizce sine de olsa ona doğru kımıldan, onu ara. 980
- لنگ و لوک و خفتهشکل و بیادب ** سوی او میغیژ و او را میطلب
- Gâh lâfla, gâh susarak, gâh şuraya, buraya boynunu uzatarak, o padişahın kokusunu almaya çalış.
- گه بگفت و گه بخاموشی و گه ** بوی کردن گیر هر سو بوی شه
- Yakup, oğullarına “Yusuf’un kokusunu haddinden fazla arayın” dedi.
- گفت آن یعقوب با اولاد خویش ** جستن یوسف کنید از حد بیش
- Siz de her duygunuzu istidatlı bir hâle getirin de her yanda adamakıllı onu araştırın.
- هر حس خود را درین جستن بجد ** هر طرف رانید شکل مستعد
- Allah, “Allah lütfundan meyus olmayın, ümit kesmeyin” dedi. Çocuğunu kaybetmiş Yakup gibi sen de bucak bucak yürü.
- گفت از روح خدا لا تیاسوا ** همچو گم کرده پسر رو سو بسو
- Onu ağzınla sorup soruşturun. Dört yana kulak verip onu araştırın! 985
- از ره حس دهان پرسان شوید ** گوش را بر چار راه آن نهید
- Nereden bir güzel koku alırsan koklayın. Ne taraftan o âşinanın kokusunu alırsanız o tarafa yürüyün!
- هر کجا بوی خوش آید بو برید ** سوی آن سر کاشنای آن سرید